http://ari-magazin.com/resimler/banner/tuerkiyemfm.jpg

Türkce
  • Font size:
  • Decrease
  • Reset
  • Increase

O günü sabırsızlıkla bekliyorum!

İhanet yayınlarını artık kimse takip etmiyor da, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mit Müsteşarı Hakan Fidan, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Orgeneral Güler`e ait olduğu iddia edilen ortam dinlemesi kesinlikle çok önemli bir sonucu ortaya çıkardı. Montaj mıdır, değil midir diye tartışmaya gerek yok; yalan, yanlışsa, bunları yayınlayanların cezalarını alacağı günler gelecektir muhakkak.

Peki ya kayıtlar montaj değilse?

İşte o zaman durum çok ciddi: Hıyanet-i Vataniyye!

Gezi olaylarıyla başlattıkları 17 Aralık süreci, Erdoğan`ın dik duruşu ve ödün vermemesinden ötürü, kitleleri yönlendirmede kaldıkları başarısızlık sonucunda; kasetlerle algı yönetimine yöneldikleri bir psikolojik savaş niteliği taşıdı. En çirkef oyunlarını sergilediler, en alçakça, en akıl almaz iftiralarda bulundular.

Ancak bu mesnetsiz iddialarına millet zerre kadar itibar göstermedi. Çünkü 27 Mayıs ve 28 Şubat`ı da çok iyi hatırlayan bu millet, Menderes`i gördü Erdoğan`da, Özal`ı bastığı gibi bastı bağrına. Coşkuyla, muhabbetle karşılamaya devam etti. "Ben lafa değil, icraata bakarım" da hiç öyle gelişi güzel seçilmiş, içi boş bir slogan da olmadı; aksine, bizzat vatandaşın cümlesi niteliğini taşıdı.

Nitekim vaziyetin sıradan bir partiye olan sevdadan ve sadakatten ziyade, çok daha ciddi bir şekilde vatan müdahalesini gerektirdiği de daha net ortaya çıkmış bulunmakta. Zira ihanetin, en rahat yıllarını geçirdikleri dönemi sağlayan, en iyi imkanları sunan bir partiye olmaktan çıkıp, vatanın bizzat kendisine karşı yapıldığı bugün daha net görülüyor.

Son günlerde gündeme gelen IŞİD`e karşı Süleyman Şah Türbesi ve Suriye içerisinde yer alan topraklarımızın nasıl savunulması gerektiğinin konuşulduğu toplantıda, ulusal güvenlik noktasında çok önemli konulara değiniliyor, kesinlikle gizli kalması gereken sözler sarfediliyor. Olası bir Suriye harekatının planları, ihtiyaçlar ve yapılması gerekenler ele alınıyor.

Böylesine önemli bir toplantıyı, yada devletin en üst kademelerini, bütün bu yaşananlara rağmen, hala dinleyebiliyor olmaları yeterince can sıkıcı zaten; devlet derhal gereğini yapmak zorundadır. Ancak çok daha vahimi, bunu yayınlayanların içine düştükleri gaflet ve dalalettir.

Bünyelerinde yer alan saf ve davaya ömrünü adamış gönül erlerini tenzih ettiğini söyleyenlere verilecek mesaj ise, "Aç gözünü artık!" telkini olmalıdır! Hala bu karanlık yapıyı savunanlara, tuttukları futbol takımını dahi bıraktıramazsınız!

Artık akıllara tek bir soru geliyor: Neye, kime hizmet ediyorsunuz? Mutlaka cevap vereceğiniz gün gelecek, hesabı sorulacaktır.

Milyonlar gibi ben de, vatana ihanet suçundan yargılanacağınız günü sabırsızlıkla bekliyorum! 

Yazarın Diğer Yazıları

 

Buralardan bakınca - Mehmet Akkoç

17 Aralık 1988 tarihinde Nürnberg yakınlarındaki Schwandorf adlı kentte, Josef Saller isimli bir neonazinin kundaklaması sonucu çıkan yangında 3`ü Türk olmak üzere 4 kişi hayatını kaybetti. Karamürselli gurbetçi Can ailesi...  Osman Can, Fatma Can ve çocukları Mehmet Can ile aynı binada oturan Jürgen Hübner feci şekilde yanarak can verdiler.

Can ailesinin yeni evli kızı Leyla, o gece ailesini ziyarete gelmiş, 11 yasındaki kardeşiyle hasret gidermiş ve "yarın görüşürüz" diyerek vedalaşmıştı. O yarın hiç olmadı...

Kapının önünde kayınpederinin "Uyan Leyla, babanların evi yanıyor" diye çığlığını duyduğunda, kendini sokağa nasıl attığını, o Aralık soğuğunda arabayı çalıştıramayınca nasıl koştuğunu, alevlere kendini atmak isterken, kendisine engel olanlara nasıl yalvardığını bugün gözyaşlarıyla tahayyül ediyoruz.

Allah, rahmet eylesin, kalanlara sabırlar versin!

Aynı mahalledeki Türklerin oturduğu başka bir evin duvarında ise "Türken Raus" yazıyordu. 

Mahkemede pişmanlık bir yana, "yabancılardan nefret ediyorum" diye haykıran Josef Saller`e, sadece 12,5 yıl hapis cezası verildi. 2001 yılında Saller, hapisten çıktığında ise, aşırı sağ tarafından, daha çok dini manayla yüklü ve inançları uğruna hayatını feda edebilecek bir kahraman, bir gazi, mücahit anlamına gelebilecek "Märtyrer" ilan edildi.

Aradan tam çeyrek asır geçti... Tarih 17 Aralık 2013.

Uzun süren koalisyon pazarlıkları sonrası 621 milletvekilinden 462`sinin olurunu almasıyla, aynı gün, Almanya`da üçüncü Merkel dönemi resmen başladı. 

Geçen 25 yılda ırkçılığa karşı bir arpa boyu yol alınıp alınmadığı Bayan Merkel`in umrunda mı bilmiyorum bile. Pek bir umudum da kalmadı maalesef, NSU davası sürecinde, örgüte olan devlet desteğine yönelik rezillikler çarşaf çarşaf ortaya çıktıkça. Haberlere bakasım bile gelmiyor.

Bırakın beni de, Almanların bile, ne bugün, ne de bundan 25 yıl önce Almanya`da nelerin yaşandığına dair zerre kadar ilgisi olmamalı ki, gündemi Türkiye`den takip ediyorlar. 

18 Aralık sabahı Almanya`da dostlarımız gazete manşetlerinde hangi haberi okudular dersiniz? "Erdoğan`ın sistemi sallantıda!", "Hükümette yolsuzluk"...

Vel hasıl -i kelam, açıkça görülüyor ki;  hükümete ve milli iradeye karşı düzenlenen 17 Aralık Operasyonları sonrası Erdoğan`ın 3. döneminde istifa etme ihtimali bile, Merkel`in 3. defa başbakan olmasından daha önemli bir haber buralarda. Ülkemizdeki siyasi veya ekonomik en ufak bir istikrarsızlığın, Türkiye`de bile bir çoğunun salyasını akıttığını zaten öğrenmiştik de iyice, olup bitene bir de buralardan bakın istedim. 

Uzun lafın kısası, buralardan bakınca damesele bir kaç ağaç meselesi değil, anlamadınız mı hala? 

 

Yazarın Diğer Yazıları

ari-magazin.Com