"Senin derdin ne kadın ?
- Haberin Okunma Sayısı: 73514
Sevgili okurlarım,
18 yıldan beri yayın hayatında olan ve 13,5 yıllık bir WEB sayfasına
(www.ari-magazin.de) sahip ARI Dergimi evlat gibi gördüğüm için her türlü
kahrına katlandım bugüne kadar. En son yeniliğim WEB sayfamı güncel bir
haber portalı haline getirmek oldu. Gerçekten çok beğenildi. Kritiklerinize
her zaman olduğu gibi açığım.
Dergimde ne dedikodulara, ne seviyesiz yazılara yer verdim şimdiye
kadar. Hasetçilerimin, beni çekemeyenlerin, başarılarımı kıskananların,
bana karşı (bilmem neden ? doğrucu olduğumdan herhalde) düşmanca his
besleyenlerin ısırmalarını, havlamalarını, sinsice kuyumu kazmak için
ellerinden geleni yaptıklarını, 18 yıl içinde tabiiki yaşadım.
Başarıya uçarak çıkmadım. Tırmanarak, gece gündüz çalışarak,
koşturarak ulaştım. Bunu çoğunuz biliyorsunuz. Zaten mercek altında olan
bir insanım. Bu da bence güzel bir olay. Asılsız dedikodular için zemin
oluşmuyor. Bana en özel soru sorana bile "sana ne, seni ne ilgilendirir"
demiyorum ve soruyu cevaplandırıyorum. Ben kendimi topluma, benim
yaptığım bu lobicilik işini, Türkler ve islam hakkında on yargıları yoketme
çalışmalarımı takdir eden siz sevgili okurlarıma malolmuş hissediyorum.
Benim hakkımda herşeyi bilmek istemenizde bir fesatlık görmüyorum.....
Şimdi gelelim asıl konuya...
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız. Her yıl olduğu gibi bu yıl da
Yurtdışındaki elçilikler, konsolosluklarımız bu milli bayramımızı çeşitli
mekanlarda kutladılar. Davetliler arasında alman davetlilerin de çok
olmasına dikkat edildi. Bu kutlama törenleri lobiciliğin de bir parçası diye
düşünüyorum. Yine asıl konuya bir türlü giremedim. Ama şimdi.... Bu milli
bayramımızda (Münih Hotel The Charles) dernek başkanlarıyla, iş
adamlarıyla, alman ve yunan dostlarımızla, gazeteci arkadaşlarımızla
bayramlaştık. Bir iki meslekdaşım bana imalı bir iki söz söylediler. "Sen bu
köşe yazarı bayanın ağır suçlamalarinai cevap vermiyecek misin?" diye de
sordular. Ben şaşırdım. Çünkü yemin ederek söylüyorum ki bu
meslekdaşlarımın bahsettiği bu mağlum "Haber sitesine" girip ne
okuyorum ne de ne yazılmış diye merak ediyorum. O sitede bir bayan
köşeyazarı son bir kaç yazısında benim için ver yansın ediyormuş,
demediğini bırakmıyormuş. Ben gazeteci arkadaşıma ve o yazılardan
haberdar olan değerli bir şahsiyete sordum:" Bu bayanın beni kastettiğini
nasıl anladınız?". Onlar da "kadın yazısında saygın bir gazete,
Süddeutsche Zeitung'da yıllardır telefonist olarak çalıştığı halde kfm.
Sachbearbeiterin olarak millleti kandırdığımı ifade etmiş" dediler bana.
Ben de arkadaşlarıma "pekiyi ne yapmalıyım ? O siteye girip kadının
yazısının altına yorum bölümüne açıklama mı yapmalıyım? Ama bunu
unutun. Yorumlar site yöneticisinin süzgecinden geçiyor. Yorumumu
basmayabilir. Ya da basar ama bir kaç ta bana karşı düşmanca yorumlar
koyar. (Yorumların bazıları da hayali ihracat gibi hayali yorumculardan). Ve
ben açıklama yapayım derken, o derken bu derken site reyting yapar bu
sayede. Söyleyin ne yapayım?" diye sordum. Onlar da "en iyisi bir yazı yaz.
Kendi sitende." dediler.
Sevgili okurlarım, Allahaşkına şu işe bakın. Bu yılın başında helalleştiğim
bu bayan beni diline dolamış. Bu bayanın demek SZ hakkında hiç bilgisi
yok. Süddeutsche Zeitung gazetesine 19 mayıs 1980 yılında girdim.
2000 personeli arasında tek Türk memurdum. Çok başarılıydım.
bölümümün şef yardımcılığına kadar yükseldim. O zamanki şefim bayan
Spatz idi. Benim bölümümde 15 kfm. Sachbearbeiterin vardı. SZ'in telefon
bölümünde 40 bayan vardı o zamanlar. Bu gazetede telefonist olmak
demek muhasebeyi, büro işlerini, hesabı kitabı bilmenin yanısıra,
mükemmel almanca yazma ve konuşma, computerda 500 Befehl bilme
demektir. Yani biz Sachbearbeiterler gibi telefonistler de kaufmännisch donanıma sahip
olmaya mecburdular. Yani telefonist deyince "allooo, arabanızı mı
satıyorsunuz`? evet, kaç model, fiyatı kaça" diye sorup not alıp bir diğer
personele işi bitirmek için vermek zannetmiş bu köşe yazarı bayanımız.
Süddeutsche Zeitung'un kapıcısı bile olmak ayrıcalıktır. 2 dil bilme
zorunluluğu vardır. Bunu da böyle bile bu mağlum sitedeki köşe yazarı
bayanımız. Ben eğer Süddeutsche Zeitung'da temizlikçi olsaydım, bundan
gocunmaz, herkese söylerdim. Daha da takdir toplardım. Alın teriyle para
kazanmak Allah katında en makbulüdür. Almanya'ya ne üniversiteliler geldi
ne mühendisler geldi zamanında. Mecbur oldular temizlik yapmaya. Ben
SZ'de fazla mesai yaptığım zamanlar, akşamları bizim Türk vatandaşlar
gelirdi dev büroya. Cöp kutularımızı boşaltır, masalarımızı silerlerdi. Onların
aralarında üniversiteli bir ithal damat ta vardı. Yani ata semer vursan o
yine attır. Bizim gazetecilerden biri örneğin. Yıllar önce benim dergimde
yazmaya başladı. Sonra o zamanlar günlük bir gazeteye geçti. Onun asıl
mesleği belediyede sokak temizliğiydi . Bunu da çok vatandaş bilir. Adam
tahsilli, kalemi güçlü ama Almanya'da büroda çalışma imkanı yokki. Ya da
yoktu ki belediyede çalışıyor. Yani bir insan en alt mesleği yapsa bile asıl
şahsiyeti ve karakterini, donanımlarını mutlaka yansıtır ve toplumumuz
değerlerini ona göre verir. Yine bir gazeteci arkadaşımız da belediyede
çalıştı yıllardır. O da üniversiteli idi. Bizim gözümüzde o belediye işçisi
değil gazeteciydi. Yani ben temizlikçi olsaydım ve bu dergimin de sahibi,
şef redaktörü olarak sizin gözünüzde puan kaybeder miydim? Asla !!!
Bilakis daha çok saygı duyardınız. Çünkü bırakın makale yazmayı, dergi
çıkartmak herkesin harcı değildir. Binlerce haber portalı var İnternette.
Adam bir dergi çıkarmış. Üçüncü sayıda pes etmiş. Bir daha çıkaramamış
dergi. Çünkü kolay bir iş değil. 18 yıl içinde 23 dergi gazete çıkmış ve
kapanmış güney Bavyera'da. Bari bu meşakkatli işi yapana saygı göster,
emeğine saygı göster. Yoook. Onu yapmaz. Yaparsa hasedinden çatlar
çünkü. Buyrun güncel haber portalı mı?? Onu da yaptım, yaptırdım. Yeter
ki isteyeyim.
O mağlum "Haber sitesinin" güzel görünüşlü, ifade ve yazma yeteneği (işte
burada kendisine tavsiyem, yazılarını Internetten alıntılarla süslerken
belirtsin kaynağı) güçlü köşe yazarına bir çift sözüm var buradan.
"Senin derdin ne kadın ?? Ben seninle bir kaç ay evvel helalleşmiştim. bazı
durumlarda helalleşmek çok zordur. Nefsi kırmak gerekir. Sana seninle
neden helalleşmek istediğimi de telefonda söylemiştim. Burada yazarsam
ayıp olur. Sen de helalleştin. ben de bunun üzerine senin engelli
sporcularla ilgili bir dernek kurduğunu, eğer bu dernek çalışmalarınla ilgili
bir haberin ya da duyurun olursa seve seve dergimde yer vereceğimi
belirtmiştim. Ve sana da tembih etmiştim hatırlarsan: " aman bu tip
toplumdan para toplayan derneklerin dikkat etmesi gereken şey şudur.
Topladığınız parayı kuruşu kuruşuna dernek için harcamanızdır. Aman
dikkat et"..Telefonumuz bu şekilde sona erdi. Ben bu helaleşmeden sonra
ne senin hakkında konuştum, ne de seni gördüm.
Şimdi sana soruyorum. "sen utanmadın mı benim helalleşmemi publik
yapmaya? Ben 2012 de Umreye gittim. İster haklı ister haksız ol, herkesle
helalles dendi bana. Ben de uyguladım bu nasihatı. benim seninle
helalleşmemi, senin etkinliklerinle ilgili haber yazma teklifimi niçin
maksadını aşarak çirkinleştiriyorsun? Bak istediğin kadar kötü şey yaz.
Altın balçıkla sıvanmaz. Benim dürüstlüğümü, dobralığımı, merhametimi
yüzlerce kişi biliyor. Biliyorum insanlar hep iyisey yazılırsa ilgi duymazlar,
inanmak istemezler. Ama kötü şey yazıldı mı, herkes pür dikkat, acaba
şimdi karşı taraf cevap verecek mi? ne olacak diye merak kesilir. Ben
istesem kendi siteme kişilerin özeline, şahsiyetine saldıran yazı döşenen
yazar da koyarım. Yapmam. Neden sitemin seviyesini düşüreyim? Herkes
saldırgan yazını okuyor da seni kahraman mi yapıyor sanıyorsun? Kötü
şöhretlenmek çok kolaydır. iyi bir şöhrete erişmek ise yıllar gerektirir. Ben
seni kötüleyen bir yazı yazmayacağım. Ben Umre'ye turistik seyahat
yapmaya gitmedim. Sabretmeyi, kötü söze cevap vermemeyi (susmak en
güzel cevaptır) öğrenmeye gittim. Sana da UMRE tavsiye ederim. Seni
Allah'a havale ediyorum yerine "Seni Allah ıslah etsin" diyerek yazımı
bitiriyorum.
Aşağıda bazı resimler bulacaksınız. 1980 yılında başlayıp 29 yıl süren
başarı grafiğim 2009 yılında SZ'e veda edişime kadar devam etmiştir.
Asagidaki resimlerde Münih Einstein caddesi sonundaki SZ'e ait gökdelende 11.kat. Masamin basindayim. 2009 yili veda törenimde. Resimler Facebookta ARI zeitschriftte...