Çingene Santurcu’nun gözyaşları...

Köşe Yazarımız

 

Kravatlı bir çingene Santurcu Marien meydanının yanıbaşındaki Peter kilisesinin tam köşesinde hergün saatlerce Santur çalmaya bayılıyor? Kavruk yüzünde unutulmuş üç günlük sakal ve avurtları çökmüş bir yüz ile yorgunluk okunan bakışları bir tarafa,parasızlıklar içinde kıvranan bu adamcağız,önünden gelip geçenleri dikkatle izliyor? Eger önündeki kirli çanağa üç beş kuruş atarlarsa ne ala! Yoksa aç açına geçirilecek bir gece var önünde...

İlkyaz güneşinin gülümsediği meydandaki çöp bidonlarını yoklayıp boş bira şişesi yada plastik şişe bulma hayali ile heryeri karıştıran yüzlerce yaşlı insan zor geçen günleri atlatmak  ve ayakta kalabilmek için mücaadele ediyorlar...
İşsizliğin kat be kat arttığı Münih’te, evsizlerin yoksulların sayısı çığ gibi büyüyor... Korkunç bir fakirlik var ve bunu görmek için köprü altlarına bir bakıvermek yeterli?
Almanya Federal nüfus araştırma dairesi tarafından yaptırılan bir ankete göre ,Almanlar ençok yaşlılıkta fakirlikten korkuyorlarmış? Geçenlerde yaşları 58 ile 64 arasında olan 1500 kişiye sorular yöneltildi.. Buna göre kalifiye olmayan çalışanlardan yüzde 38.9’u emekli olduktan sonra çalışmak zorunda kalacaklarını düşünüyorlarmış! Yüksek okul mezunlarında ise bu oran sadece 22.3 imiş? Evet görünen ve yaşanan gerçek bu maalesef!   Vallahi bunları ne ben yazmaktan yoruldum ne de siz okumaktan... Ancak gerçekler böyle...!
İşte sayıları hızla artan evsizlerin içinde ne yazıkki 90 kadarda kadın var sokakta yaşayan ve direnen...Ve bunların çoğunun merkez tren garı civarında olduğunu görüyorum..  Pek çoğunun telefon kulübelerinde sabahlayıp,metro çıkışlarında ve pastanelerin sıcak hava akımı gelen mazgallarının üstünde kıvrılıp yatan bu garibanlar sanki yaşamın acılı yüzünün birer kanıtı! 
Öte yandan Almanya’da  son alınan bir kararla toplam saysısı 110 bin olan telefon kulübesi sayısıda 48 bine indirildi?  Artık yağmurlu havalarda sığınacak yerleride kalmadı garibanların!
Münih gibi her türlü yaşamın yaşayıp gittiği hayli zengin bir kentte sokakta yaşamak zorunda olanların çokluğu esasen üzücü olan?  Caritas  gibi yada  çeşitli kiliselerin yardımıyle  geçinen bu yoksulların ençok sevinci ise  güneşin ışıltısı...Baharın  yüzünü gösterdiği şu günlerde ,ısıtmayan güneşin ardından gelen yağmurlu günler insanın keyfini hayli kaçırıyor! 
Ve sık sık Marien meydanından geçiyorum  hafta sonlarında...Canlı heykellerin yanısıra sokak müzisyenleri yine iş başındalar...Münih’te  yıllar önce sokak müzisyenleri derneğini kuran yine meydanın en kıdemlisi Akordeoncu İvan Hajek yine tek başına etrafında toplanan ve geniş halkalar çizen dinleyicileri yine akardeonu ile büyülüyor...
Ben ise Peter kilisesinin köşesindeki Santurcu’yu görmeğe gidiyorum?  Yakaları  eprimiş kirli beyaz gömleğinin üstüne kravatını takmayı ihmal etmeyen,ağzındaki takma dişleri sürekli takırdayan,göz altları torbalanmış bu yoksul Santur’cu  dizlerinin üstüne yatırdığı eskininde eskisi Santurunun telleri üstünde gezinen minik tokmaklarıyla müzigini çalarken bir yandanda beni süzüyor...
Bir Cumartesinin daha sonu...Hava yağdı yağacak...Santurcu’nun önündeki para çanağına göz atıyorum...Kinayeli bir tebessüm..!  İşlerin iyi gitmediği belli..Yanıbaşındaki koltuk değneklerinin dibinde ağzı açık yaşil çantadan çaktırmadan eğilip bir fırt attığı kutu şarabına bakıp gülümsüyorum...Sonra kulağına eğilip ,’zorba’yı çalmasını söylüyorum..Dudaklarındaki yarım yamalak gülümseyiş kayboluyor...
Ve  Theodorakis’in  ünlü film müziği ‘zorba’sını tıngırdatıyor Santurcu...Keyiften uçuyorum..Ve çanağına yüklü bir bahşişi hak ediyor bu sevimli çalgıcı ..İçinden bir hüzün dalga dalga yüzünü yalayıp geçiyor ve gözleri dolu dolu oluyor...
Ve güneş son sözlerini söylüyor Marien meydanında...