http://ari-magazin.com/resimler/banner/tuerkiyemfm.jpg

Almanca
  • Font size:
  • Decrease
  • Reset
  • Increase

Buralardan bakınca - Mehmet Akkoç

17 Aralık 1988 tarihinde Nürnberg yakınlarındaki Schwandorf adlı kentte, Josef Saller isimli bir neonazinin kundaklaması sonucu çıkan yangında 3`ü Türk olmak üzere 4 kişi hayatını kaybetti. Karamürselli gurbetçi Can ailesi...  Osman Can, Fatma Can ve çocukları Mehmet Can ile aynı binada oturan Jürgen Hübner feci şekilde yanarak can verdiler.

Can ailesinin yeni evli kızı Leyla, o gece ailesini ziyarete gelmiş, 11 yasındaki kardeşiyle hasret gidermiş ve "yarın görüşürüz" diyerek vedalaşmıştı. O yarın hiç olmadı...

Kapının önünde kayınpederinin "Uyan Leyla, babanların evi yanıyor" diye çığlığını duyduğunda, kendini sokağa nasıl attığını, o Aralık soğuğunda arabayı çalıştıramayınca nasıl koştuğunu, alevlere kendini atmak isterken, kendisine engel olanlara nasıl yalvardığını bugün gözyaşlarıyla tahayyül ediyoruz.

Allah, rahmet eylesin, kalanlara sabırlar versin!

Aynı mahalledeki Türklerin oturduğu başka bir evin duvarında ise "Türken Raus" yazıyordu. 

Mahkemede pişmanlık bir yana, "yabancılardan nefret ediyorum" diye haykıran Josef Saller`e, sadece 12,5 yıl hapis cezası verildi. 2001 yılında Saller, hapisten çıktığında ise, aşırı sağ tarafından, daha çok dini manayla yüklü ve inançları uğruna hayatını feda edebilecek bir kahraman, bir gazi, mücahit anlamına gelebilecek "Märtyrer" ilan edildi.

Aradan tam çeyrek asır geçti... Tarih 17 Aralık 2013.

Uzun süren koalisyon pazarlıkları sonrası 621 milletvekilinden 462`sinin olurunu almasıyla, aynı gün, Almanya`da üçüncü Merkel dönemi resmen başladı. 

Geçen 25 yılda ırkçılığa karşı bir arpa boyu yol alınıp alınmadığı Bayan Merkel`in umrunda mı bilmiyorum bile. Pek bir umudum da kalmadı maalesef, NSU davası sürecinde, örgüte olan devlet desteğine yönelik rezillikler çarşaf çarşaf ortaya çıktıkça. Haberlere bakasım bile gelmiyor.

Bırakın beni de, Almanların bile, ne bugün, ne de bundan 25 yıl önce Almanya`da nelerin yaşandığına dair zerre kadar ilgisi olmamalı ki, gündemi Türkiye`den takip ediyorlar. 

18 Aralık sabahı Almanya`da dostlarımız gazete manşetlerinde hangi haberi okudular dersiniz? "Erdoğan`ın sistemi sallantıda!", "Hükümette yolsuzluk"...

Vel hasıl -i kelam, açıkça görülüyor ki;  hükümete ve milli iradeye karşı düzenlenen 17 Aralık Operasyonları sonrası Erdoğan`ın 3. döneminde istifa etme ihtimali bile, Merkel`in 3. defa başbakan olmasından daha önemli bir haber buralarda. Ülkemizdeki siyasi veya ekonomik en ufak bir istikrarsızlığın, Türkiye`de bile bir çoğunun salyasını akıttığını zaten öğrenmiştik de iyice, olup bitene bir de buralardan bakın istedim. 

Uzun lafın kısası, buralardan bakınca damesele bir kaç ağaç meselesi değil, anlamadınız mı hala? 

 

Yazarın Diğer Yazıları

 

Devletin müşfik eli Avrupa`da! - Mehmet Akkoç

Geçtiğimiz günlerde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu`nun Gençlik Daireleri konulu raporu kabul edildi. Konuya vakıf olmayanlar için kısaca özetlemek gerekirse; raporun, özellikle geçtiğimiz sene şikayetlerin artması sonucu, Şubat ayında görüşülen izleme dosyasının ardından heyetler oluşturulmasına karar verilmesiyle, heyetlerin Nisan - Haziran aylarında Almanya, Hollanda ve Belçika`da bizzat aileler, milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları, Gençlik Dairesi yetkilileri ve sivil toplum temsilcileriyle, insan hakları temelinde bire bir yapılan görüşmeler sonrasında hazırlandığından başlamak gerekir. Hak ihlallerini belirlemek ve tedbirleri almak, benzeri olası olayları engelleyici yönde duyarlılığı ortaya koymak çalışmanın ana amacını oluşturmaktaydı.

Raporun sonucundan önce bir kaç istatistiki ve ön bilgi vermekte fayda var. Almanya`da, anayasanın 6. maddesinin 2. fıkrasına göre çocukların bakımı ve yetiştirilmesi velilerin doğal hakkı ve sorumluluğu altındayken, diğer taraftan bu yükümlülük de devlet tarafından denetlenmektedir.  Buraya kadar her şey normal gibi. Ancak Türkiye toplum yapısını ve kültürünü tanımayan, bazen sadece komşuların şikayetlerine dayanarak, binlerce çocuk, sınırının tam olarak ne olduğu yasalarda belli bile olmayan "kindeswohl" yani çocuğun iyiliği bahanesiyle, anne-babasından velayeti alınarak, koruyucu ailelere veya yurtlara veriliyor. Daha da vahimi, çok geçmeden çocukların ana dillerini unuttukları, hatta dinlerini ve isimlerini değiştirdikleri gibi örneklerle bile karşılaşılıyor. Ezcümle aileler biçare, gözyaşları pınar...

2011 yılında sadece Almanya`da ailelerinden alınan çocuk sayısı 40 bine ulaşmış durumdaydı. Bunun yüzde kaçının Türkiye kökenli olduğu, etnik kökenin istatistiklerde yer almaması ve 2000 yılından sonra Almanya`da doğan her çocuğun, opsiyon modeli nedeniyle aynı zamanda otomatik olarak Alman vatandaşı olması nedenleriyle, maalesef bilinmiyor. Ancak azımsanamayacak kadar çok bir sayı olduğunu kestirebiliyoruz.


"Ece bebeği" artık hemen hemen hepimiz tanıyoruz. Gelsenkirchen şehrinde 6 aylık Ece`nin merdivenden düşmesi sonucu ailesi tarafından hastaneye götürülmesi, bir süre sonra da bebeğin mahkeme kararıyla aileden alınmasıyla aile perişan olmuştu. Annenin feryadı yürek yakıyordu. Hollanda`da benzer bir olayda ise 7 ve 11 yasındaki kardeşler eşcinsel bir aileye verilmişti.

Örnekleri arttırmak mümkün, konunun uzmanı da değilim, heyetin çalışmalarını ve raporun sonuçlarını da hep beraber bekleyip göreceğiz. Ancak bariz bir gerçek var ki, hiç bir karşılık beklemeksizin azim ve gayretle çalışan sade vatandaşların veya sivil toplum kuruluşlarının, alınan olumlu neticelerde yaşadıkları sevinç ve huzuru gördükçe, adeta siz yaşıyorsunuz o sevinci içinizde. Öz evladına sarılmışçasına alırken kollarına soğuk mahkeme salonlarından çocukları; gaye, dünya menfaati değil o güzel insanlarca diyorsunuz, çok şükür!

Diğer taraftan yıllarca unutulmuş ve üvey evlat muamelesi görmüş bu toplum, artık biliyor çok şeyin değiştiğini ve şu cümle özetliyor bir kez daha ahvali: "Vatandaşın devleti değil, devletin vatandaşı var artık Avrupa`da!"

Hastaneler ziyaret ediliyor, hapishanelerdeki vatandaşlarımız yalnız bırakılmıyor. Hasıl -i kelam, nerde zarara düçar bir vatandaş varsa, devletin müşfik eli orada!

Teilen auf Facebook

ari-magazin.Com