http://ari-magazin.com/resimler/banner/tuerkiyemfm.jpg

Almanca
  • Font size:
  • Decrease
  • Reset
  • Increase

Saygıdeğer İşadamlarımız ! Farkedin ne olur bu gizli hazineleri..- Dilek Baykal.

 Saygıdeğer İşadamlarımız !  Fark edin ne olur bu gizli hazineleri...

 

 KÖŞE YAZARIMIZ  DILEK BAYKAL

 

Saygıdeğer İşadamlarımız !  Fark edin ne olur bu gizli hazineleri...

 

Ben bu şehirde nefes alamıyorum diyenlere şaşırmamam mümkün değil !

Nasıl da nefes alıyor aldırıyor bu şehir onunla birlikte nefes almasını bilene.

Bu kez ne kahve, ne de çay içmeden fırladım evden. Beni bekleyen 11 tane minik yürek varken vakit kaybetmeye tahammülüm yoktu. Daha bir saat önce İstanbul 'dan dönen kendi prenseslerimden özür dileyip (  Münih Türkgücü Ataspor)  C Grubu  genç futbulcularıyla sabah kahvaltısında buluşmak üzere Özdeveli Pide salonunun kapısında aldım soluğu... Işte yine nefes nefese !  

Yine nefes nefese heyecanla kapıyı açtığımda  beni  Teknik sorumlu  Şahin bey  güler yüzüyle içeri buyur etti. Masanın etrafına dizilmiş meraklı soran gözlerle bekleyen 13-15 yaş grubu futbolcularıyla  tek tek tanışmanın, sıcacık sevgi dolu  elleri avucumda hissetmenin, saygıyı hürmeti o çocuklarda görmenin huzuruyla masadaki yerimi aldım..

Nedense  yüreğim bir tuhaf oldu, güzel anılara dalıverdim birden..Eskileri konuştuk Şahin beyle kuruluşu , bugünlere taşınışı,  verilen emekler, değerli şahsiyetler... Kimler gelip geçmemişti ki tarihinden Münih Türkgücü'nün !

Erhan Önal , Savaş Koç ilk akla gelen isimlerdir ya unutulmayan yöneticileri ;  rahmetle anmadan geçemiyeceğim:  Eti Çeliktin, Akşit Gürfırat , Mesut Baba:  Hayatta olan  Ziya Boztepe, Ergün Berksoy, Saffet Çavuşoğlu,  hepsi bir anda  geçiverdi gözümün önünden siyah beyaz film şeridi gibi.

Aynı Osmanlı imparatorluğu gibi bir dönemdi Türk Gücü'nün yaşadığı: kuruluş , yükseliş , gerileme dönemi ve Son....

Yeniden doğuş; küllerinden doğan Anka kuşunu anımsatırcasına oldu....

                                                ( MÜNİH TÜRKGÜCÜ ATASPOR )

Gaye !   Başarı, bütünleşmek,  yarınlara güvenle bakabilen gençler yetiştirmek.....

Genç Takımı C grubu Sorumlusu Şahin beyin açıklamaları öylesine açık ve nettiki ; Çekirdekten futbolcu yetiştirmek ,  küfürden , kavgadan , şiddetten uzak tutmak , birlik ve beraberliğin simgesi saygı ve hürmetin en güzelini doğrusunu  bu gençlere öğretebilmek , onları başta  Vatanımıza , bulundukları ülkeye , topluma kazandırmayı ilke edinen bundan ötürü gecelerini gündüzlerine katan fedakar hocalarının  , Antrenör leri Metin hoca, Mustafa hoca, bir baba şefkatiyle tek tek onlarla ilgilenmeleri  onların hoşgörü çerçevesi içinde antreman yapmalarını, birbirleriyle yardımlaşmalarini, arkadaşlığı , dostluğu bıkmadan usanmadan tekrarlamaları gözümden kaçmadı.. Hepside itaatkar, saygı dolu bakışlarla hocalarından gelecek tek bir işareti bekleyen, direktifleri büyük bir özveriyle yerine getiren bu genç futbolcuları gururla izledim. Onların maç esnasında birbirleriyle yardımlaşarak 6 gol atmaları bu kez bu başarıyı birbirlerini sıkıca sarılarak kenetlenerek kutlamaları gerçekten beni nefes nefese bıraktı....

Eksikler vardı gözümden kaçmayan; yoktu bu gençlerin aileleri, yoktu... Maçta yalnızdılar... Hocaları ve birkaç seyircinin dışında aileler yoktu !

Şahin beyin de belirttiği gibi en büyük destek ailelerdi ve Takımın As yöneticileri !

Onlarda ihmal ediyorlardı bu elmas gibi işlenen gençleri. Halbuki arada bir gelseler emindi herşey çok daha güzel ve verimli olacaktı , coşacaktı bu gençler sahada , daha da başarıya koşacaklardı...  Bir de  saygıdeğer İşadamlarımız !  Lütfen gençlere daha bir eğilelim, onlar geleceğin Mesut Özil , Nuri Şahin , Hamit' leri ve çok tabiki Türk Futbol Federasyonu sizler de sayın görevliler burada yetişen bu çocuklarmıza sahip çıkın, bunlar hepsi çekirdekten yetişiyor,  yirmi yaşından sonra futbolcu olmuyorlar... Fark edin ne olur bu gizli hazineleri... Onlar sizlerin de çocukları ...

Ben buradan sesleniyorum! Sevgili anne ve  babalar, çocuklarınızı lütfen getirin, bu nadide hocaların ellerine teslim edin, korkmayın herşey değişti, küfür , şiddet , kavgasız bir ortam... Gelin onları izleyin,  sizin varlığınız orada onlari izliyor olmanız onlara apayrı bir gurur verecektir.

Ben bugün çok duygusal anlar yaşadım, yine nefes nefes Münih... Anılar siyah beyaz..

Gelecek vaat eden pırıl, pırıl yürekler,  saygılı disiplinli sevgi dolu... Fedakar hocalarıyla bu nadide futbol takımımıza başarılar diliyor, böylesine bir güzel günü bana hediye ettikleri golleriyle daha da bir perçinliyen gençlerimize hayat yollarının ışık dolu olması dualarımla yanlarından ayrılıyorum.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

 

 

Münih'i nefes nefes yaşadım bugün ...- Dilek Baykal

Münih'i nefes nefes yaşadım bugün ...

Pırıl, pırıl bir cumartesi sabahı gözlerimi açtığımda saat henüz 6.30 bile gelmemişken içimi coşkulu bir sevinç kapladı. Uzun zamandır şöyle başımı alıp umursuzca gezmek, hatta tabiri caizse sokaklarını arşınlamak için  ideal bir gündü  bu şehrin. Acele etmek istemiyordum. Kahvemi yudumlarken yine de şöyle kısaca bir göz atmak istedim gitmek, varmak için can attığım "Dosthanelerine". Yüreğim yeniden kabardı, gözlerim doldu, özlemişim belli . Kendime daha fazla eziyet çektirmemek için toparlanıp evden sokağa adım attığımda muhteşem bir sonbahar havası ciğerlerimi doldurdu. Derin , derin nefes alırken yaşadığım bu şehri sevdiğimi, bu şehirde yaşayan dostlarımı, arkadaşlarımı ne kadar çok sevdiğimi hissettim. Hani efkarlandığımızda, çok özlediğimizde yüreğimizi hasret yaktığında, "ah keşke gelmeseydim"  kelimeleri düşmeden dilimden,  şükür ettim, hamd ettim yaşamıma, yaşadığım yere getirene, bana yaşamam için fırsat verene, kaderimi yazana...

(Dua) larımı mırıldanarak yola koyuldum, kıpır kıpırdı yüreğim. Artık sonu nerede bitecek, kestiremeden avarece dolaştım Goethe caddesinde.

Münih'te yaşayan türklerin kalbi olarak bilinen Goethe caddesi  yani küçük İstanbul, çocukluğumu, genç kızlığımı yaşadığım sokakları anımsamak için ideal bir yerdi . Yanılmadığımı Landwehr sokağının köşesine vardığımda anladım. " Vayy ablam seni görmek ne kadar güzel " deyip dostça sarılan gözlerinde ki dostane bakışlarını yüreğimde hissettiğim Konak çiftine rastlamak beni ne kadar uzun zamandır buralara gelmediğimi hatırlattı. Demek ki dostlarımı özlediğimde bir çift " bizden bakan göz görmek istediğimde, geleceğim adres belli olmuştu.. !

Beraberce, biraz ruhumuzu şenlendirmek amacıyla "Octave Osmanlı Musiki Akademisine uzanmaya karar verdik. Türlü, türlü meyvaların, sebzelerin sergilendiği tezgahların arasından geçerken içimizdeki vatan hasretininin yarasına biraz da olsa melhem gibi geldiğini fark ettim bu tablonun..

Verdi süpermarketin önüne geldiğimizde ise sanki ne tarafa baksam  "bir Dost yüzü" görür olmuştum. Nasıl da sıcacıktı bakışlar.. Derinliklerinde hasret, özlem olsa da sıcacıktı işte.. Sımsıcak, buram buram hasret kokan.

Daha sormaya fırsat bile kalmamışken "Öztürk Şahin beyin ismimi seslendiğini duydum. Hoşgeldiniz derken, yüreğindeki musiki sevdasını, ışık saçan gözlerinde görmemek mümkün değildi. Çalışma dairelerine çıktığımızda inanılmıyacak kadar muhteşem simalarla, gülen yüreği ile gülen bir grubun bizi  hoşgeldiniz sözleriyle karşılaması bir ara gözlerimin dolmasına neden olmadı dersem ayıp olmaz sanırım. İşte buydu benim insanım.

Öztürk Şahin bey eşliğinde "Octave Osmanlı Musiki Akademisinde bulunan grub arkadaşlarıyla tatlı bir sohbete daldık. Bana grubun geçmişini, kuruluşunu anlatırken sanki bir ana bebeğini anlatır gibiydi. Doğuşu 2003 olan, verilen muhteşem konserler ile gelişen, şu an alımlı bir genç kız misali Münih'in en gözde salonlarında dinlemeye doyamıyacağınız eserleri seslendiren, salındıkça notalardan dökülen tınılarla daha bir beslenen, başarılarına başarı katan bu Dost "hane" de bulunmanın, yüreğime anlatılamıyacak bir huzur verdiğini şu mısraları dinlerken bir kez daha fark ettim..

Gel sen bize akşam yine mehtap görünsün

Dök bağrıma zülfün gece meltemle bürünsün

Kalbim yine aşkınla sevke bürünsün

Dök bağrıma zülfün gece meltemle sürünsün..

"Ah sürünsün" diye kendi kendime mırıldanırken, ayrılık vaktinin geldiğini bu güzel Dosthanesine veda ederken, yüreğime bakan o güzel yürekli gözlere, o billur gibi çağlayan seslere, Öztürk beye, Dilek hanıma, Dursun beye ve bütün gruba  bakışlarımla minnet duygularımı belirtmeye çabalasam da yüreğim orada kalarak çıktım..

Sıradaki "Dost hanesi" bambaşkaydı, çok başka. Daha  Lindwurm caddesinin köşesine geldiğimde, sanki çocukluğum karşıladı beni, ürperdi yüreğim, titredi film şeridi gibi. Geçmeye başladı herşey gözümün önünden, yetişemez oldum,  başım döndü birden. Yılların yorgunluğunu duvarlarında yansıtan Postahanenin binasına sırtımı dayayıp derin bir nefes aldım, çok güzeldi herşey, çok güzeldi.  Okul yıllarım koşturmalarım, telaşlarım.. Nelere şahit olmuştu bu sokak yarabbim.. Bu günü en çok değer verdiğim kardeş Dosthanesinde kapamak farz olmuştu.  Kendimi onların yüreğine atmak için adımlarımı sıklaştırdım, kapıyı çaldığımda nefes nefese kalmıştım. Bu kadar sevinç, bu kadar dost yüzler arasında olmanın verdiği heyecanı bu hanede sınırlamak,  bu günü en güzel bir şekilde noktalamak istiyordum. Vatandan taze gelmiş olan enva-i çeşit yiyeceklerle bezenmiş masanın başına geçtiğimizde, yüreğimde  bu şehirde dostlarımın arasında yaşamanın huzuru vardı.

Münih'i nefes nefes yaşadım bugün...

İyi ki varsınız Dostlarım,  iyi ki varsınız...

Teilen auf Facebook

ari-magazin.Com